Dualar’ da Allah’a Tealaya Yönelmek

 Dualar’ da Allah’a Tealaya Yönelmek

Büyü Sihir Yapmanın Dindeki Hükmü

Dualarda Allah'u Tealaya Yönelmek

Aklımıza, her fırsatta çok dua etmemize rağmen dualarımızın kabul edilmeyip gerçekleşmediği düşüncesi gelebilir. Fakat unutmamamız gereken, dua etmenin yanında her Müslümanın üzerine düşen bir sorumluluğu vardır. O da yükümlülüklerimizi yerine getirmek.

Bazı zamanlar öyle dara düşer, öyle sıkışırız ki sığınacak, derdimizi anlatacak ve gözyaşlarımızı yanında rahatça akıtacağımız birilerini yâda birini ararız. Böylesi durumlarda en rahat sığınacağımız, sıkıntımızı rahatça anlatabileceğimiz, gözyaşlarımızı bir kayda tabi tutmadan akıtabileceğimiz yegâne zat Allah’u Teâlâ’dır.

O (c.c.), bizden öncekilerde olduğu gibi, bizleri de merhamet ve şefkatiyle huzuruna kabul eder ve duamızla birlikte bizlere yönelir. O’nun huzurunda derdimizi açtığımızda, içimizi döktüğümüzde rahatlarız; sırımız onunla aramızda kalacağı için bir endişeye de kapılmayız.

Kulun Allah’a En Yakın Olduğu Anlar

Şüphesiz dua kulun Allah’u Teâlâ’ya en yakın olduğu zamanlardandır. Çünkü kul duada Allah ile doğrudan iletişime geçer. Arada herhangi birini bulundurmadan gönlünden geldiğince içini döker ve O’ndan yardım diler. Duada bir başkasını kandırma, gösteriş gibi hususlar yer almadığından, yalvarmanın ardından insanda oluşan iç huzur kişiyi mutlu eder, Rabbine münacat etmenin verdiği haz tarifi imkânsız bir rahatlama sağlar.

Kullarının kendisine yönelmesine ne kadar ihtiyaçları olduğunu bilen Allah’u Teâlâ O’na yönelerek dua etmemizi, derdimizi ve sorunlarımızı açmamızı ve O’ndan yardım dilememizi ister. Bir ayette şöyle buyurur: Bana dua edin, duanızı kabul edeyim. (Mü’min, 60). Peygamber s.a.v. Efendimiz (s.a.v.)’de bir hadislerinde şöyle buyururlar: Allah’ın geniş hazinesinden isteyin. Zira Allah kendisinden istenmesini sever.

Hz. Muhammed (s.a.v.) duayı tavsiye ettiği gibi, hayatının hemen hemen her diliminde Allah’a dua ederdi. Evine girip çıkarken, yemek yiyince, yeni bir elbise giyince, turfanda bir meyve tadınca, yolculuğa çıkarken velhasıl hayatının her karesinde O’na münacatta bulunurdu. O böyle yaparak her vakit O’na olan ihtiyacını ve kulluğunu arz ederdi.

Bu nedenle, sıkıntılı anlarımızda Allah Teâlâ’nın dualarımıza yönelmesini istiyorsak, derdimiz olmadığı zamanlarda da O’nu unutmamalıyız. Her halükârda O’na şükran ve hamdimizi arz etmeliyiz. Bunu yaparsak, başımız sıkıştığında Allah Teâlâ’ya yönelmeye yüzümüz olur. Bu hususa değinen Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:

Kim, üzüntüler ve güçlüklerde duasının kabul olunmasını isterse, bolluk ve mutluluk zamanlarında çok, çok dua etsin.

Dua’nın Kabulü İçin Gereken İki Anahtar

Duanın kabul edilmesi için önemli iki hususun yerine getirilmesi gerekmektedir:

Birincisi, duanın içten yapılmasıdır: Allah’a yönelerek yapılan her şey bir ibadet olduğundan dua da ibadettir. Bu nedenle samimi yapılması gerekir. İnsan Allah’ın huzurunda olduğunu bilmeli ve yaratanına bütün kalbiyle yönelmelidir. Hz. Peygamber s.a.v. Kabul olunmayan duadan Allah’a sığınırım.. buyurmaktadır. Bununla herhalde, kişinin kendisini vermeden, gelişigüzel yaptığı duayı kastetmektedir.

Aileler çocuklarından yapmalarını istedikleri işleri çocukları isteksiz ve gelişi güzel yaptığında nasıl rahatsız oluyorlarsa, Allah da gönülden yapılmayan dualardan elbette memnun olmayacaktır. Dolayısıyla kul gerçekten Allah’tan bir şey istiyorsa, bunun gereğini yerine getirmelidir. Yaptığı duadan habersiz olmamalıdır. Ağzından dökülen ifadeleri gönlü dinlemelidir. Ezberlediği birkaç cümleyi öylesine tekrar etmekten kaçınmalı, Allah’tan gerçekten istemelidir.

İkincisi haram lokmadan kaçınmaktır: Başkalarının mallarını haksız yere zimmetine geçirmekten, kamu hakkını sahiplenmekten uzak durmak gerekir. Hayatını haram yollardan kazanmakla geçiren, çoluk çocuğunu helal olmayan gıdayla besleyen insanların yapacakları dua elbette kabul olunmaz. Zaten böyle bir insan içten dua da edemez. Duasının kabul edilmeyeceğini de bilir. Nitekim Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadırlar:

Bir kimse uzun bir sefere çıkar. Saçları dağılmış, toza toprağa bulanmış bir halde, ellerini semaya kaldırarak ‘ya rabbi, ya rabbi’ diyerek dua eder. Halbuki yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, beslendiği şeyler haramdır. Böyle bir kimsenin duası nasıl kabul edilir?

Asıl Önemli Duanın Kendisi

Allah’a gerçekten gönülden yaptığımız bazı dualarımızın kabul edildiğini ve arzumuzun gerçekleştiğini gördüğümüz çok olmuştur. Bunun yanında, bazı dualarımızın gerçekleşmediğine de şahit olmuşuzdur. Böyle durumlarda acaba dualarımız kabul olmadı mı gibi bir şüphe aklımıza takılabilir.

Bu hususta her şeyden önce duanın bir ibadet olduğunu ve sevabının ahirette verileceğini bilmemiz gerekir. Asıl olan bu ibadeti yerine getirmektir. Ayrıca istediğimiz şey bizim için hayırlı olmayabilir. Çünkü biz yerine getirilmesini istediğimiz ihtiyacımızın ileriki hayatımızda hayırlı olup olmadığını bilemeyiz. Hayırlı zannettiğimiz şey tam tersi bir duruma dönebilir. Dolayısıyla Allah Tealâ bizlerin duasını yine bizlerin iyiliği için kabul etmeyebilir.

Bize gerekli olan, duaya devam etmektir. İhtiyaç sahibi bizler, ihtiyacın arz edileceği kapı da Allah’ın huzuru olduğuna göre, bizlere düşen devamlı niyaz etmektir. Nitekim Hz. Ömer r.a. şöyle demiştir:

Ben duamın kabul edilip edilmemesinin ıstırabını çekmiyorum. Duaya devam edememenin ıstırabını taşıyorum.

Amel ve İbadetler Duaların Yoldaşıdır

Gönülden Allah’a yakardığımızda O’nu çok yakınımızda bulacağız. Bizi dinlediğini, O’na ulaştığımızı hissedeceğiz. Allah’a bu derece yakın olmanın hazzını tattıktan sonra O’na yakarmak bizler için tarifi imkânsız bir mutluluk olacaktır. Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimizin şu duası hem sözleri hem de nasıl bir ömür sürmemiz gerektiğini ortaya koyması açısından çok güzeldir:

Allahım! Senden her işte sebat etmeyi, takvaya gayretli olmayı, nimetine şükretmeyi, güzel ibadet etmeyi, doğru bir lisana ve temiz bir kalbe sahip olmayı dilerim. Senin bildiğin bütün kötülüklerden sana sığınırım. Senin bildiğin bütün hayırları diler, senin bildiğin günahlardan sana sığınırım. Muhakkak ki sen bütün gizli şeyleri çok iyi bilensin.

Burada aklımıza, çok dua etmemize rağmen dünyanın pek çok yerinde ve özellikle Filistin’deki Müslüman kardeşlerimizin durumlarında bir değişiklik olmadığı gelebilir. Bu son derece yerinde bir endişedir. Ancak unutmamak gerekir ki, Müslümanların üzerine dua yanında düşen bir sorumluluk vardır. O da yükümlülüklerini yerine getirmeleri.

Her tarafı Müslümanlarca kuşatılmış ve İslâm coğrafyasının tam göbeğine kondurulmuş küçücük bir devlet, cendere altına aldığı mazlumların hayatlarına kastediyor, onlara kan kusturuyor ve yaşadıkları bölgeyi açık hapishaneye çeviriyorsa, bu noktada Müslüman olarak düşünmemiz gerekir. İslâm devletleri sorumluluklarının sadece cüz’i bir kısmını yerine getirebilselerdi acaba İsrail bu yaptıklarını yapmaya cesaret edebilir miydi? Peki bu devletçik sizce etrafını ve hatta dünyayı önemsiyor mu? Önemsemiyor elbette. Önemsemiyorsa, o zaman söz konusu ülkelerin idarecileri başta olmak üzere Müslümanların ne kadar Müslüman olduklarının sorgulanması gerekir.

Bu nedenle, kendi sorumluluğumuzdan kaçmamız ve sadece dua etmek suretiyle mesuliyeti yaratıcımıza havale etmemiz son derece yanlış olur. Oysa Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) üzerine düşeni yerine getiriyor, bu arada Allah’a dua da ediyordu. Allah Tealâ da çalışmanın ve duanın bir araya gelmesinin ardından yardımıyla onu destekliyordu. Nitekim Hendek savaşında tüm hazırlığı yapıp düşmanla savaşırken, diğer yandan da Allah’a el açıp yardım talep ediyordu.

Elbette bu sadece Hz. Peygamber (s.a.v.)’e özgü bir durum değildir. O’nun rabbi olan Allah Teâlâ bizlerden bir gayret gördüğünde, habibine yardım ettiği gibi bizlere de edecektir. Zira o tüm zamanlardaki bütün Müslümanların rabbidir.

 

7 Comments

  • Tşklerrr… Nasıl yönelecegimi ögrenmiş oldum tşkler…

  • Çokk tşklerrr acıklayıcı konu icin

  • İçtenlikle karbimizden gelerek dua etmemiz lazım kii…

  • Çok anlamlı vee cook güzel olmuş tşkler…

  • Dualarımıza ilk başta verilen nimetlere şükür ederek başlamak en iyisi ben hep öyle yapıyorum..

    • Cok iyi söylemişsiniz…

  • Çok güzel ve anlamlı bir makale olmuş yazan kişiden Allah razı olsun.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir